KABİR ZİYARETİ ESNASINDA KUR'AN OKUMA
Bu sünnette aslı olmayan hususlardandır. Çünkü bu meşru olsaydı, Rasûlullah (s.a) bunu yapar ve bunu ashabına
öğretirdi. Özellikle Aişe (r.anha) -ki o insanlar arasında en çok sevdiği
kimselerdendir kabirleri ziyaret ettiğinde neler söyleyeceğini
sormuş, ona kabirlere nasıl selam verip, nasıl dua edeceğini
öğretmiş, fatiha'yı ya da Kur'ân-ı Kerim'den başka herhangi bir
bölümü okumasını öğretmemiştir. Eğer Kur'ân okumak meşru bir iş
olsaydı, bunu ondan gizlemezdi. Üstelik ihtiyaç duyulan zamanda
Peygamberin gerekli beyanı yapmayıp, ertelemesi usûl ilminde tesbit edildiği
üzere caiz değildir. Bu bile caiz değilken gizlemek nasıl söz konusu
olabilir. Eğer Peygamber (s.a) onlara bu kabilden bir şeyler öğretmiş
olsaydı, bize elbetteki nakledilecekti. Bu hususun sabit bir senedle bize
nakledilmemiş olması böyle bir işin meydana gelmemiş olduğunun delilidir. (Kabir
ziyareti sırasında) Kur'ân okumanın meşru olmadığını
güçlendiren delillerden birisi de Peygamber (s.a)'ın şu buyruğudur:
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan içinde Bakara
suresinin okunduğu evden kaçar."[1]
Peygamber (s.a) kabirlerin şer'an Kur'ân okunacak yer
olmadıklarına işaret etmektedir. Bundan dolayı evlerde Kur'ân
okunmasını teşvik etmiş ve Kur'ân'ın okunmadığı kabirlere
dönüştürülmelerini yasaklamıştır. Nitekim diğer hadis-i şerif
kabirlerin aynı şekilde namaz kılınacak yer olmadığına da işaret etmiş
bulunmaktadır. Bu hadis de şöyledir: "Evlerinizde namaz kılınız, evlerinizi
kabirlere çevirmeyiniz."[2] İşte
bundan dolayı Ebu Hanife, Malik ve benzeri selefin cumhurunun benimsediği görüş
kabirlerin yanında Kur'ân'ın okunmasının mekruh olduğu şeklindedir. Aynı zamanda
bu İmam Ahmed'in de görüşüdür. Ebu Davud, Mesail (s. 158)'de şunları
söylemektedir: "Ahmed'e kabir yanında Kur'ân okunmasına dair soru sorulduğunu ve
buna hayır diye cevap verdiğini dinledim."
Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye, İktidau's-Sırati'l-Mustakim
Muhalefete Ashabi'l-Cahiym (s. 182)'de şunları söylemektedir: Bizatihi Şafiî'den
bu meselede herhangi bir söz söylediği bilinmemektedir. Çünkü bu ona göre bir
bid'atti. Malik ise şöyle demiştir: "Ben bu işi bir
kimsenin yaptığını bilmiyorum. Böylelikle ashabın ve tabiînin bu işi
yapmadıkları öğrenilmiş olmaktadır." el-İhtiyaratu'l-İlmiyye (s. 53)'de şunları
söylemektedir: "Ölüye ölümünden sonra Kur'ân okumak ölümü yakın kimse için
Kur'ân okumanın aksine bir bid'attir. Ölmek üzere olan kimse için Yasin suresini
okumak müstehabtır." Derim ki
ancak Yasin'in okunmasına dair hadis-i şerif daha önceden geçtiği üzere
zayıftır. Müstehablık şer'î bir hükümdür. Şer'î bir hüküm ise bizatihi İbn
Teymiye'nin bazı eserlerinde ve başka yerlerdeki ifadelerinden öğrenildiği üzere
zayıf hadisle şer'î hüküm tespit edilemez.
İbnu'l-Kayyim'in Kitabu'r-Ruh (s. 13)'de geçen şu
ifadelerine gelince: "el-Hallal dedi ki: Bir de bana el-Hasen b. Ahmed el-Verrak haber
verdi: Bize Ali b. Musa el-Haddad -çok doğru sözlü birisi idi- anlattı dedi
ki: Ahmed b. Hambel ile Muhammed b. Kudame el- Cevheri ile birlikte bir
cenazede idim. Ölü defnedilince gözleri görmeyen bir adam kabrin yanı başında
oturup Kur'ân okumaya başladı. Ahmed ona: Ey adam kabrin yanında böyle okumak
bir bid'attir dedi. Kabristandan çıkınca Muhammed b. Kudame, Ahmed b.
Hambel'e sordu: Ey Ebu Abdullah sen Mübeşşir el-Halebi hakkında ne dersin? Ahmed
b. Hambel o sikadır dedi. Peki ondan bir şey yazdın mı diye sordu. Ahmed
evet dedi. Muhammed bu sefer dedi ki: Bana Mübeşşir Abdu'r-Rahman b.
Alâ b. el-Leclac'dan (aslında el-Hallac'dır fakat yanlıştır) o
babasından rivayet ettiğine göre babası şunu vasiyet etmiş. Defnedileceği
vakit başı ucunda Bakara suresinin baş tarafı ile sonunun okunmasını
vasiyet etmiş ve şöyle demiş: Ben İbn Ömer'i bunu vasiyet ederken dinledim. Bu
sefer Ahmed ona: O halde geri dön ve adama oku de."
Bu ifadelere birkaç türlü cevap verilebilir: 1. Bu olayın Ahmed'in başından geçtiği
hususu tartışılır. Çünkü el-Hallal'ın hocası olan el-Hasen b. Ahmed el-Verrak'ın
şu anda bende bulunan rical kitaplarında biyografisini tesbit
edemedim. Aynı şekilde onun hocası Ali b. Musa el-Haddad'ı da
tanımıyorum. Her ne kadar bu senedde onun çok doğru sözlü olduğundan
bahsediliyor ise de bu böyledir. Çünkü göründüğü kadarıyla bu sözü söyleyen
burada sözünü ettiğimiz el- Verrak'dır. Onun da durumunun ne olduğunu görmüş
bulunuyoruz. 2. Eğer bu İmam Ahmed'den sabit ise Ebu
Davud'un ondan rivayet ettiği husustan daha da özel bir durum ifade eder.
Ondan gelen bu iki rivayeti bir arada ele alıp değerlendirdiğimiz
takdirde şu sonuca ulaşırız. Onun görüşüne göre defin hali dışında
kabrin yanında Kur'ân okumak mekruhtur. 3. Bu rivayetin bu senedi İbn
Ömer'e kadar sahih bir sened değildir. Bunun Ahmed'den sabit olduğunu
farz etsek bile bu böyledir. Çünkü Abdu'r-Rahman b. el-Alâ b. el-Leclac meşhur
raviler arasında sayılmaktadır. Nitekim ez-Zehebi'nin onun biyografisine dair
el-Mizan'da verdiği bilgiler bunu hissettirmektedir: "Ondan sadece burda
anılan mübeşşir rivayette bulunmuştur." Onun rivayet ettiği yoldan İbn Asakir (XIII,
399/2) rivayet etmiş bulunmaktadır. İbn Hibban'ın bunun sika olduğunu
söylemesine gelince, bu da itibar edilmeyen hususlardandır.
Çünkü İbn Hibban'ın sika olarak değerlendirmekteki müsamahakârlığı
meşhurdur. Bundan dolayı Hafız İbn Hacer, et-Takrib'de biyografisini
verdiği sırada bunun hakkında: "Makbuldür" demiş ve sika olarak
nitelendirilmesine değinmemiştir. Makbul oluşundan kastı da
mutabaat halinde böyledir. Yoksa mukaddimede ifade ettiği üzere bu
hadisi gevşek olan birisidir. Sözünü ettiğimiz hususu destekleyen noktalardan
birisi de şudur. Tirmizi bir hadisi hasen olarak değerlendirmekte müsamahakâr
davranmakla birlikte onun bir başka hadisini rivayet ettiğinde (II,
128) ve Tirmizi ondan başka bir hadis daha zikretmemektedir. Hakkında
susmuş ve hasen olduğunu belirtmemiştir. 4. Bu rivayetin İbn Ömer'den gelen senedi
sabit olsa bile bu mevkuf bir hadistir. O Peygamber (s.a)'a nispet ederek ref
etmemiştir. Dolayısıyla hiçbir şekilde bunda delil yoktur. Yine bu
eserin (bu rivayetin) bir benzeri yine İbnu'l-Kayyim'in (s. 14)
zikrettiği şu rivayettir: "el-Hallal, eş-Şabi'den şöyle dediğini
nakletmektedir: Ensar’ın bir ölüsü olduğu vakit onun kabrine gider gelir ve
Kur'ân okurlardı." Biz bu
rivayetin özellikle bu lafızla eş-Şabi'den sabit olduğundan yana şüphe
etmekteyiz. Ben Suyuti'nin bunu Şerhu's-Sudur (s. 15)'de şu lafızla zikrettiğini
gördüm: "Ensar
ölenin yanında Bakara suresini okurlardı." Daha sonra
şunları söylemektedir: "Bu hadisi İbn Ebi Şeybe ve el-Mervezi rivayet
etmiştir." Suyutî bunu "ölüm hastalığında insanın ne söyleyeceği ve
yanında ne okunacağına dair bir bab" başlığı altında kaydetmektedir. Daha sonra bu rivayeti İbn Ebi Şeybe'nin, el-Musannef
(IV, 74)'inde gördüm. O da bu hadisin yer aldığı bölüme şu şekilde başlık
açmıştır: "Hastanın
ölüme yaklaşması halinde neler söyleneceğine dair bir bab" Böylelikle
onun senedinde Mücalid İbn Said olduğu ortaya çıkmaktadır. Hafız et-Takrib adlı
eserinde şöyle demektedir: "Pek kuvvetli bir ravi değildir. Ömrünün sonlarında
da hali değişmiştir." Böylelikle şu ortaya çıkmaktadır. Bu rivayet kabrin
yanında daha doğrusu ölümün yaklaştığı sırada Kur'ân okumak hakkında
değildir. Ayrıca üstelik senedi itibariyle de zayıftır.
"Kabristanın yanından geçen ve kulhuvallahu ahad suresine onbir defa
okuyup, sonra da bunun ecrini ölülere bağışlayan kimseye ölüler
sayısınca mükafat verilir." şeklinde rivayet edilen hadise gelince: Bu batıl
ve uydurma bir hadistir. Bunu Ebu Muhammed el-Hallal, el-Kıraati ale'l-
Kubur (k. 201/2)'de Deylemi "Abdullah b. Ahmed b. Amir'in babasından,
onun Ali er- Rıza'dan, onun babalarından rivayete dair bir nusha"da
zikretmiştir. Bu ise batıl ve uydurma bir nüshadır. Burada sözü geçen
Abdullah'ın uydurması ya da onun babasının uydurmasıdır. Nitekim ez-Zehebi
el-Mizan'da böyle demiş, Hafız İbn Hacer'de el-Lisan adlı eserinde ona uymuştur.
Daha sonra Suyutî, Zeylu'l-Ahadiysi'l-Mevdua adlı eserinde aynı şeyleri
tekrarlamış ve onun bu hadisini zikretmiş, arkasından İbn Arrak Tenzihu'ş-Şeria
el- Merfua fi'l-Ahadiysi'ş-Şeria ve'l-Mevdua adlı eserinde de aynı şeyleri
söylemiştir. Daha
sonra Suyuti bunu unutarak aynı hadisi Şerhu's-Sudur (s. 130)'da Ebu
Muhammed es-Semerkandi'nin rivayetiyle "Fedailu kulhuvallahu ahad" bahsinde
zikretmiş ve hakkında bir şey söylememiştir. Evet daha önceden bunun
zayıf olduğuna işaret etmiştir fakat bu yeterli değildir. Hadis onun da
itirafıyla uydurmadır. O halde
sadece onun zayıf olduğunu belirtmekle yetinmek yeterli olmaz. Onun hakkında
susmanın caiz olmadığı gibi. Nitekim Şeyh İsmail el-Acluni Keşfu'l-Hafa (II,
382)'de de böyle yapmıştır. O hadisi Rafii, Tarih'inde diye nisbet etmiş ve
hakkında söz söylememiştir. Halbuki o bu anılan kitabını "insanların
dilinde hadis diye meşhur olan" sözlerin gerçek durumunu açıklamak için ortaya
koymuştur. Diğer taraftan mütehassıs kimselerin hadis hakkında susmaları
bunu bilmeyen kimselere hadisin delil olmaya elverişli olduğu ya da -dedikleri
gibi- fezail-i a'mal'de onunla amel edilebileceği vehmini verebilir. İşte
bu hadis dolayısıyla meydana gelen de budur. Ben Hanefilerden birisinin bu
hadisi kabirlerin yanında Kur'ân okumanın lehine delil olarak gösterdiğini
gördüm. Sözü geçen bu zat Şeyh et-Tahtavi'dir. O bunu Meraki'l-Felah
üzerine yazdığı Haşiye'sinde (s. 117) belirtmektedir. Hadisi
ayrıca Darakudni'ye de nisbet etmiştir. Bir yanılma olduğunu zannediyorum.
Çünkü ondan başka birisinin hadisi ona nisbet ettiğini görmedim. Diğer taraftan
bu ilimle meşgul olanların da bildiği üzere mutlak olarak bir hadis Darakudni'ye
nisbet edildiği takdirde onun es-Sünen kitabı kastedilir. Ben bu hadisi orada
göremedim. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. EBUMUAZSEYFULLAHERDOĞMUŞ
Hadisi Müslim (II, 188), Tirmizi (IV, 42) -sahih olduğunu belirterek-, Nesai,
Fedailu'l-Kur'ân (76), Beyhaki, Şuabu'l-İman (II, 2381), Ahmed (II,
284, 337, 378, 388)'de Ebu Hureyre'den gelen bir hadis olarak rivayet etmişlerdir.
Hadisi Müslim (II, 187) ve başkaları İbn Ömer'den rivayet etmişlerdir.
Buhari'de de buna yakın ifadelerle yer almış olup, Buhari bu hadisin yer
aldığı bölüme şu başlığı vermiştir: "Kabirler arasında namaz kılmanın
mekruh oluşuna dair bir bab." Bununla İbn Ömer hadisinin kabirlerde
namaz kılmanın mekruh olduğunu ifade ettiğine işaret etmiş
olmaktadır. Aynı şekilde Ebu Hureyre'nin hadisi de kabirler arasında
Kur'ân-ı Kerim okumanın mekruh olduğunu ifade etmektedir.
Məqalə, www.RAHMET.org saytından götürülmüşdür. Sayt administrasiyasına dərin minnətdarlığımızı bildiririk.
|