Râfıza Fırkası/Şiilik Ne Zaman Ortaya Çıktı? Râfıza fırkası, ismi Abdullah b. Sebe olup Müslüman olduğunu ve ehl-i beyt sev-gisini iddia eden, Ali radıyallahu anh hakkında aşırı gidip onun hilâfet için vasiyyet edildi-ğini iddia ettikten sonra, onu ilahlık merte-besine çıkaran bir Yahudi’nin ortaya çıktığı dönemde yayıldı. Bunu Şîa kaynakları da bizzat îtiraf ederler. Şianın büyük alimlerin-den el-Kummî, el-Makâlât ve’l-Furuk[1] adlı kitabında onun mevcudiyetini, Ali radıyallahu anh’ın imamlığının farz oluşunu ve ric’at ede-ceğini (âhir zamanda geri döneceğini) ilk söyleyenin, yine Ebû Bekir, Ömer, Osman ve diğer sahabelere (radıyallahu anhum) ilk ha-kâret edenin Abdullah b. Sebe olduğunu ikrar eder ve aynısını en-Nevbahtî; Furû-ku’ş-Şîa[2] adlı kitabında, el-Keşşî de; Ricâlu’l-Keşşî[3] diye bilinen meşhur kitabında söyler. Abdullah b. Sebe’nin hakkında yazan çağ-daş Şiîlerden Muhammed Ali el-Muallem, Abdullah b. Sebe el-Hakikatu’l-Mechûle[4] adlı kitabında, delilleri ile onun, Râfızîlerin şeyhlerinin büyüklerinden olduğunu söyler.
Ehl-i Sünnet alimlerinden Abdulkâhir el-Bağdâdî rahimehullah der ki: “es-Sebeiyye: Ali radıyallahu anh hakkında aşırı giderek önce onun peygamber olduğunu sonra da onun ilah olduğunu iddia eden Abdullah b. Sebe bağlılarıdır. Kûfenin bazı taşkın insanları onun bu davetine uydular. Ali b. Ebî Tâlib radıyal-lahu anh bunu duyunca iki çukur kazılmasını ve onların yakılmalarını emretti ve böylece onlardan yakalanabilenler ateşe atıldı.”[5]
Yine aynı yerde el-Bağdâdî der ki: “İb-nu’s-Sevda –yani İbn Sebe– aslen el-Hîre Ya-hudilerinden idi. Kûfeliler katında îtibar ka-zanıp reis olabilmek için Müslümanlığını izhar etti. Onlara Tevrat’ta her peygamberin ken-dinden sonra yerine bıraktığı bir vârisi oldu-ğunu gördüğünü, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in vârisinin de Ali radıyallahu anh oldu-ğunu söyledi.”
eş-Şehristanî rahimehullah, İbn Sebe hak-kında, onun Ali radıyallahu anh’ın imâmetini ilk söyleyen kişi olduğunu, Sebeiyyenin de te-vakkuf, gaybet[6] ve ric’at’i ilk dile getirenler olduğunu, bunların daha sonra Şîa’ya geç-tiğini zikreder. Aralarında ihtilâflı birçok fırka-lara bölünmelerine rağmen Ali’nin imâmetini ve halifeliğinin vasiyet edildiğine dâir inancı İbn Sebe’den aldılar. Bundan sonra Şîa fır-kaları onlarca fırkaya ve görüşlere ayrıldı.”[7]
Böylece vasiyyet, ric’at, gaybet hatta imamların ilahlığı[8] görüşünde Yahudi İbn Se-be’ye uyanlar, Şîa bid’atini çıkardı.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Bkz: Kummî, el-Makâlât ve’l-Furuk (s.10-21)
[2] Bkz: en-Nevbahtî, Furûku’ş-Şîa (s.19-20)
[3] el-Keşşî, İbn Sebe ve akîdesi hakkında bir çok rivâ-yet nakleder. Bkz.: No; 170, 171, 172, 173, 174, s.106-108
[4] Bu kitap, Murtaza el-Askerî’nin Abdullah b. Sebe adında bir şahsın mevcudiyetini inkâr ettiği; “Abdullah b. Sebe ve Esâtîru Uhrâ” adlı kitabına karşı yazılmış bir reddiyedir.
[5] el-Bağdâdî, el-Fark beyne’l-Firak (s: 247)
[6] Şianın gaybet inancı son imamları olarak kabul ettikleri imamlarının Samarra kentinde kaybolup gizlendiğine, kıyamet yaklaşınca tekrar geri geleceğine inanmalarıdır. Onlar bin seneyi aşkın bir süredir bu hayali şahsın yaşadığına ve kendilerini gözlediğine inanmaktadırlar.
[7] Şerhistanî, el-Milel ve’n-Nihal (s: 145)
[8] el-Lâlekâî, Usûlu İ’tikâdi Ehli’s-Sunne ve’l-Cemaa (1/22-23